Estetik Dergisi

BÜTÜNCÜL SAĞLIK DESTEĞİNİZ CollaZen İNSAN VÜCUDUNDA KOLAJEN

BÜTÜNCÜL SAĞLIK DESTEĞİNİZ CollaZen İNSAN VÜCUDUNDA KOLAJEN

Kelime anlamı ile fonksiyonları neredeyse birebir örtüşen kolajen, Yunancada tutkal/ yapıştırıcı anlamına gelen Kolla’dan türemiştir ve gerçekten bir tutkal gibi vücut dokularını bir arada tutar. Cilt, tendon, kıkırdak, eklem ve kemik başta olmak üzere tüm her yere yayılmış olan kolajen vücudu bir arada tutan bir çimento gibidir.

İnsan vücudunun temel yapı taşlarından Kolajen, vücudumuzda en yoğun bulunan proteindir. Bütün proteinlerimizin % 30’u tek başına kolajendir ve bu kolajenin % 80’i Tip 1’dir. Katı kütle olarak baktığımızda yaklaşık cildimizin % 70’i, kemiklerimizin % 30’u, kıkırdaklarımızın % 60’ı, tendonlarımızın % 80’i ve göz beyazımızın % 90’ı kolajenden oluşur.

Fakat kolajen sonsuz bir kaynağa sahip değildir ve sanılanın aksine genç yaşlardan itibaren endojen ( vücudun kendi yaptığı) kolajen yavaş yavaş azalır. Örneğin 18 yaşından başlayarak ortalama her yıl endojen kolajenimizin %1’ini, 30’lu yaşlarda %2’sini, 50’lere ulaştığımızda %4’ünü kaybederiz.

Bu durum hem kolajen üreten hücre sayısındaki düşüşten hem de oksidasyondan dolayı hücre yapılarının ve dolayısıyla üretilen kolajenin kalitesinin düşüklüğünden kaynaklanır. Cildimizin altında bir ağ gibi dokuları bir arada tutan kolajen sütunları azaldığında Hyalüronik asit de cilt altında tutunamaz. Kendi ağırlığının 1.000 katı su tutabilen ve bu sayede cildin nemi ve elastikiyeti üzerinde büyük rol oynayan Hyalüronik asit azaldığında ciltte kırışıklık ve kuruluk kaçınılmaz olur. Kolajen miktarı azaldıkça sadece cildimiz değil kolajenin bulunduğu kemik, eklem, kıkırdak ve tendon gibi dokularda da bozulma ve hasar kaçınılmaz olur. Bu nedenle uzmanlar tarafından 30’lu yaşlardan itibaren dışarıdan kolajen desteği alınması önerilmektedir; fakat nasıl bir kolajen?

Nasıl bir Kolajen?

Kolajen diğer bir çok moleküle göre ağır bir moleküldür ve vücut tarafından emilebilmesi için ağırlığının 5.000 daltonun altında olmalıdır.

Krem formunda alınan kolajenler cildimizin altına ulaşamadığı gibi yaklaşık olarak % 10 oranında emilirler ve sadece sürüldükleri bölgede etkilidirler.

Tablet veya kapsül formda alınan kolajenler yaklaşık olarak % 30 oranında emilirler ve genellikle 750 ile 1.500 mg dozundadır. Emilim süreleri ise 6 ile 9 saat arasındadır.

Hidrolize likit kolajenler 3.000 daltonun altındadırlar ve % 95 oranında emildikleri gibi insan vücudu için gerekli dozda rahatlıkla alınabilirler. Yapılan klinik çalışmalar alınması gereken günlük kolajen miktarının 8.000 ile 10.000 mg arasında olması gerektiğini göstermiştir. Likit kolajenlerin emilim süreleri ise 1-2 saatdir. İnsan vücüdunda yaklaşık 28 çeşit kolajen bulunur ve bunların yaklaşık %80’i Tip 1 kolajendir. Tip 1 kolajenler diğer kolajenlerin aksine sadece eklemlere odaklanmak yerine vücuda bir bütün olarak cilt, eklem, kıkırdak, saç ve diğer dokularda etkili olurlar. Ayrıca Tip 2 kolajenlerin üretimini de tetiklerler.

Kolajenler üretim kaynağına göre balık, sığır ve domuzdan üretilir. Bunların içinde balık kolajenleri molekül ağırlıkları düşük olduğu için diğer hayvansal kaynaklı kolajenlere göre 7 kat daha hızlı emilirler ve vücutta sindirimi çok daha kolaydır. Balık kolajenlenleri sığır ve domuz kolajenine göre, kolajenin ana bileşeni olan glisin, prolin, hidroksiprolin ve alanin gibi aminoasitleri 5 kat daha yüksek oranda içerir.

CollazenTM içerdiği 10.000 mg Hidrolize Tip 1 Balık Kolajeni Peptan® ile alınması gereken günlük dozu karşılar. Peptan® Avrupa’nın en büyük kolajen üreticisi Rousselot tarafından özel çiftliklerde enfeksiyon, patojen ve antibiyotiklere maruz kalmayan balıklardan elde edilmiş Hidrolize Tip 1 Balık Kolajenidir

CollazenTM sağlık, zindelik ve güzellik için bütünsel yaklaşımla hazırlanmıştır. Hidrolize Tip 1 Balık Kolajeni, Hyalüronik Asit, Glukozamin, Kondroitin, MSM, Biotin ve Vitamin C içerir.

CollazenTM bu içeriği sayesinde endojen kolajeni taklit ederek; Hem ince hem de derin kırışıklıkların oluşumunun azalmasına, Yüz ifadesi çizgilerinin azalmasına, Deri yaşlanmasının yavaşlatılmasına, Cildin ideal nemini sağlanmasına ve yorgun cildin canlanmasına, Kıkırdağın yenilenmesine ve kıkırdak hasarının önlenmesine, Kemiklerin, kıkırdakların ve bağların normal işleyişlerini sürdürmelerine, Saç ve tırnakların sağlıklı bir görünüm kazanmasına, Düzenli egzersiz yapanlarda kas kütlesinin yenilenmesine ve artışına, Osteoporoz ve ostearthrit tedavisine destek olur.

01/01/2020
Paylaş: