Sözü gerçek midir ?
Son dönemlerde oldukça rağbet gören hemen hemen her tabela arkasında yapılan estetik işlemlerden bahsedeceğiz bu yazımızda…
“Çok sevdiğim kuaförüme botoks yaptırdım “
Tek sorun güven midir?
Estetik işlemleri kim ya da kimler yapabilir ?
"Genç kalmanın sırrı yakın zamanda çözüldü". Her köşe başında hemen hemen bu uygulamaları yapan kişi ya da kişilere rastlamak mümkün. Hatta öyle ki YouTube’da botoks uygulamalı videoları mevcut.
Hal böyleyken, görsel algı her ne kadar reklam içerikli paylaşımların doktorlara yasak olduğu dönemde olsak da giderek artan talebi karşılamaya yönelik doğru bilinen yanlış uygulamalar ve sonrasında gelen pişmanlıklar hepimizin gündemini oluşturuyor.
Türkiye’de estetik kaygıyla yapılan işlemlerin bir yönetmelik maddesi uyarınca sadece plastik cerrahlar, medikal estetik sertifikası olan hekimler ve dermatologlar tarafından uygulanmasının altı çizilse de güncellemeye yenik düşmüş durumda. 2014 yılında verilmeye başlanan ve 2021 yılının sonuna kadar hızla devam eden Mezoterapi sertifikasyonu süreci ile ilgili eğitim programı müfredatı gereğince; cilt yenileme, anti aging tedaviler, leke tedavisi, akne tedavisi ve hatta varis tedavisi bile uygun derinliklerde yapılabilir koşulu sağlandı.
Hal böyle olunca şu anki haliyle dernekler tarafından kutuplaşmalar, zıtlaşmalar devam ediyor olsa da Sağlık Bakanlığı'na bağlı Mezoterapi Eğitmeni olarak belirtmek isterim ki; bölgesel lipoliz dahil olmak üzere diğer tüm işlemler müfredat gereği Mezoterapi sertifikası olan hekimler tarafından yetkisi sınırında uygulanabilmektedir.
Şimdi bu kadar yasa ve yönetmelik derken doktor olma koşulunu öncelikle saymak isteriz. 6 yıllık Tıp Fakültesi eğitim sürecinde kas içi, cilt altı uygulamalar dahil tam yetki veren Sağlık Bakanlığı, estetik kaygı ifadesi geçtiğinde sanırım ve dilerim ki yönetmeliği yeniden güncelleme gereği duyacaktır. Dolayısıyla Tıp Fakültesi eğitimi alan ve hatta diş hekimi olan ve bu estetik işlemler için özel eğitim almış olan hekimler şu anda Türkiye’de bu hizmeti verebilmektedir.
Gelelim esas konuya; sürekli değişkenlik gösteren döviz kuru nedeniyle, orijinal ürün bulmakta zorlanan ve yine bunu da yasal çerçevede yürüten ecza depoları dahi kutu adet sınırlaması getiren kıstaslar ve yüksek perde rekabeti nedeniyle piyasada oldukça fazla yurt dışı bandrollü ürünlerin bulunmasına neden oldu. Sadece maddi kaygıyla yapılan bu uygulamaların maalesef ki sonrasında yan etkilerini de çok sık görmeye başladık. İçerdiği farklı etken maddeler, cilt altına uyumlu olmayan ürünler, çok sıradan ve basit gibi görünen bu tarz uygulamalar hayatta hazin tablolar karşımıza çıkartabilir ki bu ve buna benzer örnekleri sosyal mecralarda ve hasta mağduriyetine yer veren platformlarda sıkça okumaktayız.
Hasta adaylarında uygulayıcının hekim olması ve ayrıca işlem öncesinde yapılacak işleme uygun alınan onay formu gerek hastanın gerekse hekimin yasal haklarını elbette koruma altına alacaktır. Ayrıca kullanılan ürünün hastanın yanında açılması, barkodun kendisiyle paylaşılması kaçak ürün kullanımının önüne geçecektir. Tüm bunlara rağmen hasta kaynaklı beklenmedik reaksiyonlarla karşılaşabilmekteyiz. Olası advers etkiler genellikle geri dönüşümlü olsa da bazen daha vahim sonuçlar doğurabilmektedir. Mevcut krizi doğru şekilde yöneten kişinin hekim olması yine dikkat çekici bir noktadır.
Estetik telaşından uzak tıbbi endikasyonlar ile yapılan uygulamaların sonunda doğabilecek sorunların yönetimi çok daha kolay olmaktadır.
Uygulayıcı hekimin deneyimi, öncesi sonrası hasta ve uygulama sonuçları, uygulama sıklığı güven konusunda sınırları netleştirebilirken, yetki sınır karmaşasının hala devam ettiği mevcut süreçte ruhsatlı ürünlerin tercih edilmesi, uygun seans sıklığı, doğru zamanda yapılan kontroller gibi hekimi bağlayıcı faktörlerin yanında önerilen yasaklara uyum, olası sistemik hastalıkların en şeffaf haliyle hekimle paylaşılması, kullanılan ilaçların açıkça belirtilmesi yapılan işlemlerin başarısını artırmakla beraber yan etkilerden uzak, yüz güldürücü sonuçlar doğurmaktadır.
Demem o ki ; “primum non nocere” diğer deyişle “Önce hastaya zarar verme"
Etiği ile eğitim almış biz hekimlere “Türk hekimlerine emanet olunuz “efendim.